islami konular, soru cevaplar, güncel hutbeler,almanca hutbe, türkce hutbe, mübarek gün ve geceler hakkinda.
24 Mayıs 2016 Salı
Mezhepsiz-lik Dinsizliğe Götüren Köprüdür.
Mezhepsiz-lik Dinsizliğe Götüren Köprüdür.
Mezhepsiz-lik dinsizliğe götüren köprüdür. Akaid bahsi olduğu için müslüman şahsiyetlerin Amentü Billahi suresini dil ile ikrar edip, kalp ile tasdik ettikten sonra ilk iş olarak dört hak mezheplerden bir tanesini seçmek gibi bir zaruriyeti vardır. Bir defa bu seçimi yapıp, ömrünün sonuna kadar bununla amel etmelidir. Bırakın mezhepsizliği birkaç defa mezhep değiştirenlere Alimlerimiz fesatçı demişlerdir. Mezhep taklidi mezhep değiştirme durumu değildir. Bu konunun bu kadar net çizgilerle belirlenmiş olmasıyla birlikte tartışılması dahi uygun görülmemiştir. Bir kelime ile (şehadet kelimesi) İslam’a giren kişi yine bir kelime ile İslam dairesinden okun yaydan fırladığı gibi çıkabilir. Hz. Enes Bin (Ra) Aktarıyor.
“Benim ümmetimde 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlarında biri dışında hepsi cehenneme girecektir. Sahabe-i Kiram “Ya Resûlallah kurtuluşa eren bu fırka kimlerdir?” diye sordular. Buyurdular ki “Onlar benim ve Ashabım’ın yolu üzere olanlardır.”
Görüldüğü üzere kurtulacak olan fırka Peygamber ve Ashabının yolu üzere olanladır. Kuran ve Sünneti seniyye’ye harfiyen uyanlardır. Peki mütevatirlik derecesinde böyle bir Hadis mevcutken birileri çıksa;
“Bana Kuran yeter.”
“Sünnet diye bir şey yoktur.”
“Hadisler uydurmadır.”
“Şefaat yoktur.”
“Kabir ziyareti yoktur.”
“İmam-ı Azam mezarından kalksa bize tabi olur.”
gibi cümleler kursa… Ona nasıl davranmalıyız biliyor musunuz? Hemen söylemeliyim;
“ O Alim, Molla yahut hoca müsvettesine ateşle oynadığını, bin yıllık İslam akidesi ile oynamaması gerektiğini aksi halde kendisinden bizzat Peygamber (s.a.v) şikayetçi olacağını söylemeli ve onu daha fazla dinlemeden bulunduğumuz mekanı terk etmeliyiz”
Mezhepsizliği savunan bu akım 1800’li yıllarda Hindistan’da baş göstermiştir. Selefilik adıyla da bilinen bu fırka takibi zorlaştırmak için bir çok defa isim değiştirmiştir. Siyer, Tasavvuf, İslam Tarihi, Hadis, Kuran gibi alanlarda eserler yazmışlardır. Delhi’de Fetva ve Takva Makamı olarak İslam İlimleri Akademisini kurmuş başına İngiliz Oryantalist Sprenger’i koymuşlardır. Özellikle ilgilendikleri alan hadis ve Kuran alanlarıdır. Bu konuda bir çok eserler sunmuşlardır. Eserlerinde hadislerin uydurma olduğunu iddaa etmiş, Kuranı ise Peygamberler’e söz vermeden akla sunmuşlardır. Onların sohbetlerinde Kuranı anlamada akıl ön plana çıkar. Devamlı olarak akletmeye vurgu yaparlar.
Akıl dolu bu cemiyete birkaç sorumuz olacak “Kur-an bize yeter” diyorsunuz;
Öğle namazını kılmanın farz olduğunu Kur-an’da okudunuz. Peki dört rekat olduğunu…
Kabe’yi tavafın yedi defa olduğunu…
Zekat miktarlarını…
Abdestin nasıl alındığını…
Bu kuralları bize Kur-an’ı Kerimde hangi ayetten almışlar gösterebilirler mi acaba? Şimdi diyeceklerdir ki bu konular Hadis-i Şeriflerde var. Ama siz hadislere de uydurma demiştiniz. Galiba yine akledemediniz.
Peki bu cemiyet bunca şeyi aklederken nasıl olurda “Benim ümmetimin velîleri, benî israilin nebîleri gibidir.” Hadisini okuyup evliyaların peygamber varisi olduğunu görmezler. Görmezler çünkü bu evliyaların hepsinin kabul ettiği bir mezhep vardır. Bu kadar akıldan bahsedip bir o kadar akılsız olmak çok şaşırtıcı doğrusu. Yine aynı şekilde önceki yüzyıllarda yaşamış büyük alimlerimizin hayatlarına ve kitaplarına baktığımızda görüyoruz ki hepsi kendine bir mezhep seçmeyi zaruret görmüştür. İmam Gazli Hazretleri bende İmamı- Azam Ebu Hanife kadar ilim okudum dememiş, aksine kendine Hanbeli mezhebini seçmiştir. Tevfik ve İnayeti ile…..
ONUR BALCI
05 Mayıs 2016
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder