islami konular, soru cevaplar, güncel hutbeler,almanca hutbe, türkce hutbe, mübarek gün ve geceler hakkinda.
2 Ağustos 2016 Salı
Rafizîler Kimlerdir?
Rafizîler Kimlerdir?
Râfîzîler, Hazret-i Ebû Bekir ile Hazret-i Ömer (r.a.)’dan yüz çevirmediği için; Zeyd bin Ali bin Hasan bin Ali (r.a.) hazretlerinden ayrılanlardır.
Bu lakap, (Rafızî kelimesi) mezhebinde taşkınlık eden ve sahabelere dil uzatan herkes için kullanılması lazımdır…
Rafızîliğin Çıkışı
Bunun aslı şudur:
Zeyd (r.h.) Küfe’den çıktı.
Halkı kendisine bîat etmeye davet etti. Halktan büyük bir cemaat kendisine bîat etti.
Küfe’den bir taife (insan topluluğu) kendisine geldiler. Ona;
Ebû Bekir ve Ömer’den yüz çevir sana bîat edelim!” dediler. Zeyd (r.h.) onlardan yüz çevirdi. Sahabelere dil uzatmadı, bunun üzerine onlar;
Öyleyse bu takdirde biz seni terk ederiz!” dediler.
İşte bundan dolayı kendilerine “Râfızîler” (terk edenler) ismi verildi.
Rafızîlerin tarihçesi ve Hazret-i Zeyd’i terk etmeleri hakkında mezhepler tarihi kitablarında şöyle anlatılır: Bilindiği üzere, Emevilere karşı Ehli Beyt adına ilk ayaklanmayı yapan Hz. Hüseyin’in torunu Zeyd b. Ali (80-122/699-740) dir.
Zeyd b. Ali, Ehl-i Beyt içinde gerçekten bilgili ve fakîh bir zât idi. Devrin ileri gelen müslümanları gibi o da, Emeviler’in kötü idaresinden ve zulümlerinden şikayetçi idi. Sadece şikayetçi olmaktan öte, aynı zamanda bu durumu devrin hükümdarı olan Hişam b. Abdilmelik’e açıkça söyleyen birisiydi. Fakat ne yazık ki bu ikazları fazla etkili olmuyordu.
Bu ikazlarının etkili olmaması üzerine Zeyd b. Ali, Kûfe’ye geçer ve Emevî hükümdarına isyan için zemin hazırlamaya başlar. Halkın nabzını yoklar, kardeşi Ebû Cafer Muhammed el-Bakır ile istişare eder. O kendisine, Kûfelilerc güvenilemeyeceğini söylerse de, onu dinlemez. Kûfe’de kendisine bey’at eden onbeş bin kişi ile birlikte zamanın Kûfe-Basra valisi Yusuf b. Ömer es-Sakafi (127/744) ye karşı H. 122/M. 740 yılında ayaklanır. Savaş devam ederken ve Zeyd b, Ali’nin üstünlüğü söz konusu iken, Hişam’ın casusları, Zeyd b. Ali’nin taraftarlarını o gün İçin güncel ve hassas olan bazı konularda tereddüde düşürürler. Bir taraftan eğer bu hareket devam ederse Hişam’ın Küfe halkının bütün mallarına el koyacağı sözünü yayarken, diğer taraftan da Zeyd b. Ali’den Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer hakkında görüşünü sormasını isterler. Bunun üzerine, onlardan bir grup, Zeyd’e gelerek, -“Gerçek şu ki, biz düşmanlarına karşı, sana, atan Ali b. Ebî Talib’e haksızlık eden Ebû Bekir ve Ömer hakkında görüşünü söyledikten sonra yardım edeceğiz” derler. Bu som karşısında Zeyd, -“Bu ikisi hakkında iyilikten başka bir şey söyleyemem ve babamdan da onlar hakkında iyilikten başka bir şey söylediğini işitmedim. Ben, atam Hüseyin’i öldüren ve el-Harra gününde Medine’ye saldıran, sonra da Allah’ın evini (Kabe) mancınıkla taşa tutup ateşe veren Ümeyye oğullarına karşı ayaklandım” der. Bu cevap üzerine onlar, Zeyd’İ terkederler. O da, onlara, -“Beni bırakıp kaçtınız, terkettiniz” der. Bunun Arapçasında “Râfaztumunî” i-fadesi geçmektedir. İşte bundan dolayı bunlara o günden beri “Rafızî” denmiştir. Sonuç olarak Zeyd’in yanında çok az sayıda insan kalmıştır….
Burada dikkat edilmesi gereken bir konu da, Zeyd (r.h.) hazretleri, mağlûbiyet ve hatta canına mal olsa bile kendisine bir şey danışıldığında, doğruyu söylemiş olması ve asla sahabelere dil uzatmamasıdır…
Zeyd ve çok az sayıdaki arkadaşları son nefeslerine kadar çarpışırlar. Zeyd şehit edilir. Sonra cesedi kabrinden çıkarılarak asılır ve daha sonra da yakılır… (E. Ruhi Fiğlalı, Çağımızda İtikadı İslam Mezhebleri, Ankara 1980, s. 92; Bağdadi, el-Fark Beynel-Fırak, Çev. E.Ruhİ Fiğlah, s. 36-37).
Zeyd (r.h.) kendisine sadık ikiyüz kadar kişi ile savaşıp öldürülmesinden (122/70) sonra oğlu Yahya da bir müddet mücadele ettikten sonra Cürcan’da yakalanarak 125/743’de öldürüldü. İşte bu hadiselerde Zeyd ve oğlu Yahya’nın tarafını tutanlara, onların düşüncelerini paylaşanlara daha sonra “Zeydİye” denmiştir. Başlangıçta siyâsî bir hareket olan bu baş kaldırma daha sonra bir Zeyd (r.h.)’ın ve oğlunun öldürülmesinden sonra onların taraftarlarını bir araya toplayan “Zeydiyye mezhebi” olarak ortaya çıktı. Bazı sapık düşüncelerin içine karışmasıyla Zeydiye mezhebi üç kola ayrılır:
a) Cârûdiye,
b) Süleymaniye veya Ceririye,
c) Ebteriye ve Butriye yahut Sâlihiye. Zeydiye’nin ana görüşleri şöyle özetlenebilir:
1- İmam (devlet başkanı yani halife)
a) Hz. Fatıma’nın soyundan
b) zahit,
c) âlim,
d) cesur,
e) cömert olan kimse olmalıdır. İmamet davasında bulunan kimsede eğer bu beş şart kendisinde bulunuyorsa o kimse imam olmaya layıktır. Ve buna itaat edilmelidir.
2-Zeydîlere göre, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinden sonra en faziletli kişi Hz. Ali’dir. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, sadece onun hilafetini tayin etmiştir. Ancak bu isim olarak değil vasıf olarak yapılmıştır. Yani Hz. Ali hakkında Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, onun kemali, fazileti vs. hakkında çok şeyler söylemiştir. Bunlar onun hilafete tayini için yeter sebeptir. Ancak, ashabı kiram bunları dikkate almamış ve başkasına bey’at etmekle hata etmiştir. Bununla birlikte ashaba sebbedilmemelidir.
3-Hz. Ali halife olduktan sonra giriştiği mücadelede, yaptığı savaşlarda ve hakem olayında haklı olup, muhalifleri haksızdır.
4-Büyük günah işleyenlerin arkasında namaz kılmak caiz değildir. Bu kimse tevbe etmeden ölürse ebedî olarak cehennemde kalır.
5-Zeydiye, usûlu’d-dinde Mutezileyi takib eder. Furuda ise Hanefi mezhebi üzerindedir Şehristanî, el-Milel ve’n-Nihal, Beyrut,1975,
İsmail Hakkı Bursevi (k.s), Rûhu’l-Beyan Tefsîri, Fatih Yayınları:8/286.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder