Ayet ve Hadislerde GıdalarEy iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helal olanlarından yiyin. Bakara suresi 172. ayet O halde Allah’ın ayetlerine inanan mü’minler iseniz, besmele ile kesilen hayvanlardan yiyin. Enam suresi 118. ayet Size ölü hayvan, kan, domuz eti, Allah`dan başkası namına kesilen hayvan, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan yuvarlanmış, süsülmüş, canavar yeyip de ölmüş hayvanlar haram kılındı. Meğer ki canı içindeyken yetişip kesmiş olasınız. ...... Her kim son derece açlık halinde çaresiz kalırsa ve günaha meyl kasdı olmaksızın bunlardan yemeye muztar kalırsa, elbette Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Maide suresi 3. ayetin başı ve sonu Kesilirken üzerine besmele çekilmemiş hayvanlardan yemeyin! Çünkü onu yemek fasıklıktır. Enam suresi 121. ayet Kendilerine neler helal kılındığını sana soruyorlar. De ki: Size bütün pak nimetler helal kılındı. Bir de alıştırarak ve Allah’ın size öğrettikelrinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdikleri avlardan yeyin! ( Ava salarken) üzerine besmele çekin ve Allah’dan korkun. Çünkü Allah’ın hesabı çok süratlidir. Maide suresi 4. ayet Bugün temiz, pak nimetler sizin için helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yemeği size helal olduğu gibi, sizin yemeğinizde onlara helaldir. Maide suresi 5. ayetin başı Beşir oğlu Numan (r.a.) der ki Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Helal apaçıktır. Haram da bellidir. İkisi arasında ( haram mı, helal mı oldugu bilinmeyen) birtakım şüpheli şeyler vardır ki, insanların birçoğu onları bilemezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa, ırzını ve dinini korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere girerse, harama dalmış olur. Bu ( içerisine girilmesi yasak olan) koru etrafında sürüsünü otlatan çoban gibidir, her an sürüsünü yasak bölgeye girdirip otlatabilir. Dikkat ediniz, her padişahın bir korusu vardır. Biliniz ki, Allah’ın korusu da haramlarıdır. ( Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.) Ey insanlar! Yerdeki şeylerden helal ve temiz olmak şartıyla yeyin. Bakara suresi 168. ayet Ebu Hüreyye (r.a.) Resulullah (s.a.v.)’ in şöyle buyurduğunu söyledi: Allah temizdir. Ancak temiz olan şeyi kabul eder. Şüphesiz ki Allah, peygamberlere emrettiğini mü’minlere de emretti. Peygamberlere: "Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyin ve güzel amel ve hareketlerde bulunun. Şüphesiz ben işlediklerinizi bilirim." Mü’minun suresi 51. ayet Mü’minlere de: "Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helal olanlarından yiyin." Bakara suresi 172. ayet Sonra Resulullah (s.a.v.) devamla: "Uzunca sefer çıkmış, yorulmuş, saçı dağınık, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini ğöğe uzatarak: 'Ya Rab! Ya Rab!' diye yalvarır. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır. Haram gıda ile beslenmiştir. Bunun duası nasıl kabul olur?" buyurdu. Müslim ve Tirmizi rivayet etmişlerdir. Sümate, Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir. "Peygamber (s.a.v.) su içerken üç defa nefes alırdı." Tirmizi rivayet etmiştir. Enes b. Malik (r.a.) Resulullah (s.a.v.) ‘in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. "Allah, yemek yiyip de hamdeden kulu ile su içip de hamdeden kulundan razi ve hoşnut olur." Müslim, Nesai ve rimizi rivayet etmiştir
Eti Yenen ve Yenmeyen HayvanlarBu yazı 2701 kez okundu!
Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar Kur’ân-ı Kerîm’de, yeryüzünde ne varsa hepsinin insan için yaratıldığı (el-Bakara 2/29), göklerde ve yerde bulunan her varlık ve imkânın Allah’tan bir lutuf olmak üzere insanın emrine verildiği (el-Câsiye 45/13), iyi ve temiz şeylerinhelâl, pis şeylerin haram kılındığı (el-Mâide 5/5; el-A‘râf 7/157) bildirilir. Cenâb-ı Allah’ın rahmân sıfatının sonucu olarak dünya hayatında O’nun bu lutfuna mazhar olan bütün insanlık bunlardan kendi amaçları doğrultusunda ve yapılarına uygun olarak yararlanmaktadır. Hayvanlar da bu imkânlar demetinin önemli bir parçasını oluşturur.Nitekim insanlar, tarih boyunca hayvanları binek veya yük taşıma aracı olarak kullanmak, gücünden, etinden, sütünden, derisinden, tüylerinden yararlanmak suretiyle hayatlarını büyük ölçüde kolaylaştırmışlardır. İnsanoğlubu çeşit faydaları elde etmeye yönelirken, hayvanların neslinin devamını sağlamada olumlu bir rol da üstlenmiş olmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hz. Peygamber’in hadislerinde yenmesi helâl ve haram olan etler ile ilgili bazı açıklamalaryer almıştır. Bu açıklamalar bir bütün olarak göz önüne alındığında, her şeyden önce etleri yenebilecek hayvanlarla ilgili bir liste verme yönüne gidilmediği, sadece belli ilke ve ölçüler getirilmekle yetinildiği görülür. Kur’an’da,yeryüzündeki bütün imkânların insanlığın emrine verilmiş olduğu vurgulandığı için, İslâmiyet’te bu konudaki temelkuralın helâllik olduğu, aksi yönde delil bulunduğu takdirde haramlık hükmünün söz konusu olabileceği anlayışı İslâm bilginlerinin çoğunluğunca benimsenmiştir. Gerçekten Kur’ân-ı Kerîm’de, yenmesi helâl olan etlerin ayrı ayrı belirtilmesi yönüne gidilmemiş, Allah’ın nimetlerinihatırlatmak ve müslümana yaraşan şeylerin yenmesi gerektiğini vurgulamak üzere “iyi ve temiz şeylerin helâl kılındığı” (meselâ bk. el-Bakara 2/172; el-Mâide 5/4; el-A‘râf 7/32) ifadeleri ile yetinilmiş, bu cümleden olmak üzere en çok yenmesi mûtat olan koyun, deve ve sığır gibi türlere (behîmetü’l-en‘âm) işaret edilmiştir (el-Mâide 5/1). Kur’an’da yiyecekler konusunda haramlıkla ilgili açıklamaların ortak noktası ise, “tayyibât” (iyi ve temiz) sayılamayacak“habâis” (pis ve iğrenç) şeylerin yenmemesi gereğidir. Ayrıca sağlığa zararlı maddelerin alınmaması İslâm’ın genelilkelerinin (meselâ bk. el-Bakara 2/195) gereklerindendir. Bu konudaki somut yasaklar, bazı âyetlerde (el-Mâide 5/3)on madde halinde sayılmış ise de aşağıda açıklanacağı üzere bunların bir kısmı aynı grup içinde düşünülerek tamamının Bakara sûresinin 173. âye-tinde yer alan dört ana maddede toplanması mümkündür. Bunlar da; kendiliğinden veyadinî usulde boğazlanmaksızın ölmüş hayvan (meyte), akıtılmış kan, domuz ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlardır. Hz. Peygamber’in sünneti, Kur’ân-ı Kerîm’deki bu yasaklamaları teyit eden ifadelerin yanı sıra, “pis ve iğrenç” yiyeceklerin özelliklerine ilişkin detaylandırıcı açıklamalar da içermektedir. Meselâ Hz. Peygamber “yırtıcı hayvanlar”ın (zî nâb:ağzının dört yanında uzun ve sivri dişleri olan hayvanlar) ve “yırtıcı kuşlar”ın (zî mihleb: pençesi ile avını parçalayankuşlar) etlerinin yenmeyeceği özellikle belirtilmiştir (Müslim, “Sayd”, 15, 16; Ebû Dâvûd, “Et’ime”, 32; Tirmizî, “Sayd”, 9, 11). Kitap ve Sünnet’in, hayvanların etleri ile ilgili olarak getirmiş olduğu sınırlamalar incelendiğinde, bunların, mükellefleri bazı nimetlerden mahrum bırakarak ceza-landırma yahut bazı yiyeceklere kutsallık verme amacına yönelik olmadığı,temel amacın -diğer bütün dinî değerlendirmelerde olduğu gibi müslümanları insanlık onur ve haysiyetine yaraşırdavranışlara yöneltme, onların faydasına olan cihetleri gözetme (yarar sağlayıp zararı savma) olduğu görülür.Gerçekte, bu konudaki yasakların her birinde iyi bir tetkik sonunda kavranabilecek birçok hikmet bulunduğu söylenebilir. Yine bu konudaki yasakların, müslümanlara, onları diğer dinlerin mensuplarından ayırt edici özellikler sağladığı da bir gerçektir. Bütün bunların ötesinde, ilâhî buyruk ve yasaklar, Allah’ın i-radesine canı gönülden boyun eğenleri diğerlerindenayırt eden bir sınav oluşturma hikmet ve amacında birleşir. İslâm bilginleri, belirtilen amaç ve ilkeler ışığında ictihad ederek hangi hayvanların etinin helâl ve haram olduğunu yatek tek veya gruplandırarak belirlemeye çalışmışlardır. Bu belirlemelerde, bazı hadislerin sahih kabul edilip edilmemesiveya farklı yorumlanmasının yanı sıra, mahallî âdet ve damak zevkinin, ilkeyi somut olay-lara uygulamadaki değerlendirme farklılıklarının, hatta aynı hayvanın değişik yerlerde çeşitli isimlerle anılmakta oluşunun etkili olduğu bir gerçektir. Öte yandan, yeryüzündeki bütün hayvan cinslerinin ismen fıkıh eserlerinde anılmış olmasının beklenemeyeceği de açıktır.Bu sebeple de fıkıh kültüründe eti yenen ve yenmeyen hayvanlar konusunda zengin bir bilgi birikimine ve birbirindenoldukça farklı görüş ve temayüllere rastlanır. Kara Hayvanları Kara hayvanları özelliklerine göre gruplandırılarak etinin yenmesinin dinî hükmü açıklanabilir. a) Etlerinin yenmesinin helâl olduğunda görüş birliği bulunan hayvanlar dört gruptur: 1. Sığır, manda, koyun, keçi, deve, tavşan, tavuk, kaz, ördek, hindi türünden evcil hayvanların, 2. Geyik, ceylan, dağ keçisi, yabanî sığır ve zebra gibi vahşi hayvanların, 3. Güvercin, serçe, bıldırcın, sığırcık, balıkçıl gibi kuşların etlerinin helâl olduğunda fakihler görüş birliğindedir. Bu sayılanların bir kısmının helâlliği Kur’an’da tasrih edilmiş (el-Mâide 5/1; el-Hac 22/28, 30), diğerleri de Kur’an’ın “yiyiniz” dediği iyi ve te-miz şeyler kapsamında görülmüştür. Bu hayvanların yırtıcı olmadığı yani ağızlarının dört yanındaki uzun ve sivri dişleri ile veya pençeleriyle kapıp avlanmadığı ve kendilerini savunmadıkları da açıktır. 4. Çekirge de, sünnette yenebileceğine dair özel hüküm bulunması sebebiyle yenmesi helâl hayvanlar grubunda yer almıştır (Buhârî, “Zebâih”, 13; Müslim, “Zebâih”, 52). b) Etlerinin yenmesinin haram olduğunda görüş birliği bulunan hayvanlar ise üç gruptur: 1. Domuzun haram olduğu Kur’an’ın açık hükmüyle sabittir (el-Bakara 2/173). Kur’an’da tür olarak yasaklanan tek hayvan domuzdur. Domuzun çeşitli parçalarından yararlanmanın dinî hükmü aşağıda ayrıca ele alınacaktır. 2. Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etlerinin haram olduğu da yine Kur’an’ın hükmüne dayanır. Bu İslâm’ın tevhid akîdesine verdiği önemin ve şirke karşı aldığı kesin tavrın bir sonucudur. Câhiliye döneminde Araplar putlar adına kurban kesip Kâbe’nin duvarına bırakırlardı. Hayvanların kesiminde Allah’ın adının anılmasının emredilmiş olması da bu sebepledir. Törenlerde, açılış ve karşılamalarda kesilen hayvanlar ise, Allah’ın adı anılarak kesildiği, uğruna kesilen şahıs veya kuruma bir kutsiyet atfedilmediği sürece bu grupta yer almaz. 3. Meyte tabir edilen, dinî usulde kesilmemiş veya kendiliğinden ölmüş hayvanın etinin haram olduğu da yine Kur’an’ın açık hükmüne dayanır. Bakara sûresinin 173. âyetinde, “Allah size meyteyi (dinî usullere göre boğazlanmadanölmüş hayvan etini), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına boğazlanmış hayvanı haram kılmıştır”, Mâidesûresinin 3. âyetinde de, “Meyte, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanmış, boğulmuş, darbe ile(bir yerine vurularak) öldürülmüş, (yukarıdan) yuvarlanarak ölmüş, (başka hayvan tarafından) süsülerek ölmüş,ölmeden yetişip boğazladıklarınız müstesna yırtıcı hayvan tarafından yenmiş (yırtıcı hayvan artığı), dikili taşlar(putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar... size haram kılındı” buyurularak bir önceki âyetin hükmüne açıklık getirilmiştir. Birinci âyette üç türlü hayvan etinin haram olduğu bildirilmektedir: Ölü hayvan eti, domuz eti ve Allah’tan başkası adına boğazlanmış hayvan eti. İkinci âyette bunlar tekrarlandığı gibi, ayrıca altı madde sayılmaktadır. Fakat bunlardan beşi(boğulmuş, darbe ile bir yerine vurulup öldürülmüş, yüksekten yuvarlanıp ölmüş, başka hayvan tarafından süsülüpölmüş, yırtıcı hayvan artığı) esasen ilk âyetteki birinci madde kapsamındadır, yani bunlar da meyte hükmündedir. Altıncı madde ise (dikili taşlar, putlar üzerine boğazlanmış hayvan) birinci âyetin son maddesi kapsamındadır, yani Allah’tan başkası adına kesilenlerdendir. İşte bu âyetlerde sayılan hayvan etlerinin haram olduğu hususunda bütün İslâm bilginleri fikir birliği içindedir. c) Yukarıda sayılan grupların dışında kalan hayvanların etlerinin yenmesinin dinî hükmü fakihler arasında tartışmalıdır. Bazı hayvanlar fakihlerin ittifaka yakın derecede büyük çoğunluğu tarafından haram veya helâl sayılırken bazı hayvanlarda görüşlerin dengeli şekilde dağıldığı görülür. 1. Yırtıcı hayvanlar grubundan olan yani alt ve üst çenesindeki dört uzun ve sivri dişleri ile kapıp avlanan ve kendisini bu yolla savunan evcil olsun olmasın kurt, aslan, kaplan, pars, maymun, sırtlan, köpek, kedi gibi hayvanlar ile pençesiyle kapıp avlanan şahin, doğan, kartal, akbaba gibi yırtıcı kuşlar, bu özellikte olmasa bile genelde pislikle beslenen kuzgun, karga gibi kuşlar, tabiatı itibariyle iğrenç bulunan fare, yılan gibi hayvanlar, akrep, sinek, örümcek gibi haşerat fakihlerin büyük çoğunluğu tarafından haram görülmüştür. Mâlikî bilginlerin bir kısmına göre aslan, kaplan gibi yırtıcı hayvanların etlerini yemek helâldir, bir kısmına göre haramolmamakla beraber mekruhtur. Mâlikî mezhebinde meşhur görüşe göre şahin, kartal gibi yırtıcı kuşların ve pislikle beslenen kuşların yenmesi de mekruhtur. Bu âlimler Kur’an’da sadece domuzun haram kılınmış olmasından,âyetteki genel iznin hadisle sınırlanamaya-cağı noktasından hareket etmişlerdir. 2. Eti yenen hayvanların tesbitinde çerçeveyi en dar tutanların Hanefîler, en geniş tutanların ise Mâlikîler olduğu söylenebilirse de bu çerçeve içinde pek çok görüş farklılıkları bulunmaktadır. Bazı hayvanların saldırganlık özelliği, avını tutma ve yeme şekli ile tabiatı iti-bariyle iğrenç sayılıp sayılmaması hususunda farklı değerlendirmeler bulunduğuiçin etlerinin hükmü hakkında da ihtilâf edilmiştir. Meselâ tilki, Hanefîler’den Ebû Yûsuf ve Muhammed’e, Şâfiîler’e, bir rivayette Hanbelîler’e ve bazı Mâlikîler’e göre helâl sayılmıştır. Yine bu değerlendirmeler çerçevesinde olmak üzere,ayı Hanefî ve Şâfiîler’e göre haram, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre helâl, zürafa Şâfiîler’de mutemet görüşe göre haram, diğer üç mezhepte helâl kabul edilmiştir. Kezâ tavus kuşu ve papağan Şâfiî mezhebinde haram, diğer üç mezheptehelâl, kirpi Hanefî ve Hanbelîler’de haram, Şâfiî ve Mâlikîler’de helâl sayılmıştır. Bu çerçeve dahilinde pek çok detay ve görüş farklılığı bulunmaktadır. Hanefîler’e göre yukarıda sayılanlar dışında yenmesi câiz görülmeyen belli başlı hayvanlar şunlardır: Çakal, sincap, samur, sansar, sırtlan, keler, gelincik, çaylak, kuzgun, baykuş, atmaca, kaplumbağa, köstebek, kertenkele, salyangoz ve her türlü haşerat. Hakkında hadis bulunması veya bir hadis ile ilgi kurulması dolayısıyla yenmesinin câiz olup olmadığına dair farklı görüş belirtilen hayvanlar da vardır. Bunların başlıcaları şunlardır: 3. Tavşan eti, dört Sünnî mezhebe göre helâl olmakla birlikte, bazı sahâbe ve tâbiîn bilginleri ile müctehid imamlardan İbn Ebû Leylâ’ya göre tahrîmen mekruhtur. 4. At eti, dört mezhepte genel kabul gören görüşe gö-re helâldir; Ebû Hanîfe’ye göre ise tahrîmen mekruhtur. Hanefî literatüründen zâhirü’r rivâye eserlerinde “mekruh”, Hasan b. Ziyâd rivayetinde “haram” nitelemesi geçmekte ise de, asıl belirtilmek istenen husus bunu yemenin helâl olmadığıdır. İmâmeyn ise (Ebû Yûsuf ve Muham-med) at eti yemeyi mekruh saymamışlardır. Fakat bazı Ha-nefî bilginlerin görüşü doğrultusunda olmak üzere Hanefî mezhebinde tenzîhen mekruh görüşü yaygındır. Mâlikî mez-hebi içinde de at eti yemeyi haram görenler ve tenzîhen mekruh sayanlar vardır. 5. Evcil eşek eti konusunda dört mezhepçe genellikle kabul edilen hüküm, ehlî merkeplerin etinin haram olduğu yönündedir. Mâlikî bilginlerin bir kısmı bunu tenzîhen mekruh saymış, bazı sahâbîlerden ve Hanefî bilgin Bişr el-Merisî’den ehlî eşek etinin helâl olduğu görüşü nakledilmiştir. 6. Katır ve benzerlerinin etine gelince, iki ayrı türden hayvanın birleşmesi ile meydana gelen hayvanın konusunda üç durum söz konusudur: a) Her iki tür, eti helâl olanlardan ise, bunlardan meydana gelen hayvanın eti de helâldir. b) Her iki tür, eti haram olanlardan ise, bunlardan meydana gelen hayvanın eti de haramdır. c) Biri eti helâl olanlardan diğeri haram olanlardan ise, Hanefî ve Mâlikîler’e göre hükümde ananın türü esas alınır; Şâfiî ve Hanbelîler’e göre helâl olmayan taraf esas alınır. Buna göre dört mezhepte de anası eşek olan katırın haram olduğu görüşü yaygındır. Anası at ise, Ebû Hanîfe’ye göre mekruhtur; Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göremekruh değildir. Ayrıca, anasının at veya eşek olması hususunda ayırım gözetmeden başka delillere dayanarakkatır etinin mekruh olduğunu savunan bir görüş de vardır. Su Hayvanları Kur’ân-ı Kerîm’de deniz avının ve denizden elde edilen yiyeceğin helâl olduğu bildirilmiş (el-Mâide 5/96; el-Fâtır 35/12),Hz Peygamber de deniz hakkında sorulan bir soruya “Onun suyu temiz, meytesi (içinde ölen) helâldir” şeklinde cevap vermiştir (Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 41; Tirmizî, “Tahâret”, 52). Gerek bu açıklamalar gerekse hakkında özel bir hüküm bulunmayan konularda mubahlığın esas alınması ilkesi suda yaşayan hayvanlarla ilgili hükmün temelini teşkil eder. 1. Balık türleri bütün mezheplere göre helâldir, boğazlama işlemine de gerek yoktur. Şu var ki, Hanefîler’e görekendiliğinden ölmüş ve su üzerine çıkmış balıklar yenmez. Hanefîler’in bu görüşü sağlık açısından ihtiyatı tercihetmiş olmalarından kaynaklanır. Fakat suyun çok sıcak veya soğuk olmasından, buzlar arasına sıkışmaktan, suiçine hapsedilmekten ve suyun çekilmesinden ötürü ölen balıklar kendiliğinden ölmüş sayılmaz, yenebilir. Yine, balık avlamak üzere suya balık otu atıldığında balıklar ele geçirilmeden ölse ve onların bu yüzden öl-düğü bilinse,kezâ kılıç balığı gibi büyük balıklar avlandığında sudan çıkmadan başına sert bir cisim vurularak öldürülse, yenebilir. 2. Balık türü dışında kalan (midye, kurbağa, yengeç gibi) su hayvanlarını yemek Hanefîler’e göre helâl değildir. Diğer üç mezhebe göre ise, sadece suda yaşayan her türlü hayvan kendiliğinden ölmüş bile olsa yenebilir, helâldir.Şâfiî mezhebinde, Hanefîler’in paralelinde bir görüş ile su hayvanlarından eti yenen kara hayvanlarına benzeyenleri helâl, eti yenmeyen kara hayvanlarına benzeyenleri haram sayan bir görüş de vardır. Hanefîler Mâide sûresinin 3. âyetinde geçen “meyte” lafzını mutlak şekilde yorumlamışlar, ayrıca balık dışındakitürleri “habâis” (iğrenç şeyler) kapsamında kabul etmişlerdir. Fakihlerin çoğunluğu Mâide sûresinin 96. âyetindeki“deniz avı” ifadesinin umumunu (kapsamlı olu-şunu) esas almışlar ve ayrıca Hz. Peygamber’in “Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir” (Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 41; Tirmizî, “Tahâret”, 52) anlamındaki hadisine dayanmışlardır. Hem Karada Hem Suda Yaşayan Hayvanlar Hem karada hem suda yaşayan kurbağa, kaplumbağa, yengeç, yılan, timsah gibi hayvanlar hakkında üç görüş vardır: Hanefîler’e ve Şâfiîler’e göre bunları yemek helâl değildir. Mâlikîler’e göre bu tür hayvanlar yenebilir, helâldir.Hanbelîler’e göre timsah, kurbağa ve yılanın yenmesi helâl değildir, diğerleri yenebilir. Ancak bunlardan, akıcı kanıolan (kaplumbağa, su aygırı gibi) hayvanlar için boğazlama işlemi gerekir, akıcı kanı olmayanlar için boğazlama dagerekmez. Yengecin akıcı kanı olmamakla beraber mezhepte yaygın görüş, herhangi bir yerini keserek boğazlama yerine geçecek bir işlemin (tezkiye) yapılması gerektiği yönündedir. Ahmed b. Hanbel’den ise tezkiye gerekmediğirivayet edilmiştir. Hayvan Etleri ile İlgili Bazı Meseleler Etinin yenmesi helâl sayılan bir hayvanın usulüne göre boğazlanması (tezkiye), avlanma yoluyla elde edilecekse bu konudaki dinî şartlara uyulması gerekir. Her iki konu da ileride ayrıca ele alınacaktır. Etinin yenmesi helâl olmakla beraber, pislik yemiş olan kara hayvanlarının (cellâle) bekletilmeden kesilip yenmesihemen bütün mezheplerce mekruh görülmüştür. Ahmed b. Hanbel’den mekruh ve haram olduğuna dair iki rivayetvardır; Mâlikîler’de yaygın görüş mekruh olmadı-ğı yönündedir. Bu tür hayvanlar bir süre temiz yiyecek-lerle beslenmeli, etindeki kötü kokunun gitmesi sağlanmalıdır. Fıkıh kitaplarında, bu durumdaki tavuklar için üç gün, koyunlar için dört gün, sığır ve develer için on gün gibi süreler belirtilmiş ise de aslolan hayvandaki pis kokunungitmesini sağlayacak bir süre beklenmesidir. Balıkların temiz olmayan sularda bulunmuş olması, etlerinin yenmesine engel değildir. Balığın yuttuğu balık da eğer parçalanmamışsa yenebilir. Etinin yenmesi helâl türlerden bile olsa, canlı hayvandan henüz boğazlama yapılmadan koparılan parça, meyte (murdar) hükmündedir; yenmesi bütün bilginlere göre haramdır. Usulünce kesilmiş hayvanın da yenmesi câiz görülmeyen bazı organ ve cüzleri vardır. Hayvanların yumurtası ve sütü genellikle etlerinin hükmüne bağlanmıştır; ancak bazı ayrıntılar vardır. Buna göre, etinin yenmesi câiz olan bir hayvandan ister canlı iken ister dinî usulüne göre boğazlandıktan sonra (ya da balıkgibi boğazlamaya gerek olmayan hayvanlardan ölü halinde) çıkan yumurtanın yenmesi bozulmuş olmadıkça câizdir; bu hususta İslâm bilginleri fikir birliği içindedir. Etinin yenmesi câiz olan fakat dinî usulüne göre boğazlanmadan ölmüşbir hayvandan çıkan yumurta sertleşmişse yenebilir, aksi halde yenmez. Etinin yenmesi câiz olmayan hayvanın yumurtasına gelince, Hanefîler’e ve Hanbelîler’e göre bunun yenmesi câiz değildir. Şâfiîler’e göre domuz, köpek ve bunlardan doğmuş hayvanlar hariç canlı halinde iken bütün hayvanlar temiz olduğun-dan, eti yenmeyen hayvanlarında canlı iken yaptıkları yumurta temizdir ve yenebilir. Mâlikî fakihleri de yumurtlayan hayvanlarda eti yenen ve yenmeyen ayırımı yapmayıp, zararlı değilse bunların yumurtalarının yenebileceği görüşündedir. Süt, dört mezhebe göre etin hükmüne tâbidir. İnsan eti, saygınlığına binaen haram kılınmıştır. Ancak sütü haram değildir. Ebû Hanîfe’den at etinin haram veya mekruh olduğuna dair nakledilen görüşü esas alan bazı bilginler sütünü de haram veya mekruh olarak nitelendirmişlerse de, mezhepte sahih kabul edilen görüşe göre atın sütümubahtır, çünkü eti pis olduğu için değil cihad aracı olduğu için yasaklanmıştır. Domuzla İlgili Fıkhî Hükümler Domuz etinin yenmesi gerek Kur’an’da (el-Bakara 2/173; en-Nahl 16/115) gerekse Hz. Peygamber’in hadislerindeaçık ve kesin bir ifade ile müslümanlara yasak kılınmış, ümmetin icmâı ve uygulaması da bu yönde olmuştur. Zaten İslâm’da yiyecek ve içeceklerden haram kılınanlar oldukça sınırlıdır ve bunların başında da domuz eti yer alır. Hatta Kur’an’da tür itibariyle haram kılınan tek hayvan domuzdur. Kur’an’da akıtılmış kan ile domuz, meyte ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etinin haram kılındığı birkaç defa tekrar edilir (el-Bakara 2/173; el-Mâide 5/3; el-En‘âm 6/145; en-Nahl 16/115). Yine Kur’an’da temiz olan her şeyininsanlar için helâl, pis olan şeylerin de haram kılındığı bildirilir (el-A‘râf 7/157; Tâhâ 20/81; el-Mü’minûn 23/51). Hz. Peygamber de bu yasağı devamlı teyit etmiş, “Allah ve resulü şarabın, ölü hayvan etinin, domuzun ve putların alım satımını haram kılmıştır” buyur-muş, hadisin devamında da meytenin yağının gemilerin cilâlanmasında, derilerin yağlanmasında ve aydınlatmada kullanılmasının da haram olduğunu ifade etmiştir (Buhârî, “Büyû‘”, 112; Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 66; Tirmizî, “Büyû‘”, 61). Yeme açısından domuzun etiyle yağının arasında fark olmayıp ikisinin de haram olduğunda İslâm hukukçuları görüş birliği içindedir. Domuzun iç yağının gıda dışındaki amaçlarla kullanılmasına gelince, İslâm hukukçularının çoğunluğu ilgili âyet ve hadisleri yorumlayarak bunların da necis veharam olduğu sonucuna varmışlardır. İslâm bilginleri domuz etinin haram kılınmasını açıklamak amacıyla, domuz etinin insan sağlığını ve tabiatını olumsuzyönde etkileme özelliği üzerinde ısrarla durur, bu hususta birçok aklî, tecrübî ve ilmî açıklamada bulunurlar. Ancak, bu anlatılanlar domuz etinin haram kılınmasının gerçek sebebi (illeti) olmadığından, haramlık hükmü zikredilen sakıncalarınolup olmamasına göre değişiklik göstermez. XX. yüzyılda gelişen teknolojik imkânların bu sakıncaları bertaraf etmesi, domuz eti ve yağının başka terkip ve şekiller altında hazırlanması veya katkı maddesi olarak kullanılması da dinin bu açık yasağını kaldırmaz. Çünkü, dinin emir ve yasaklarının mutlaka mâkul bir sebebi ve açıklaması olsa bile, bunun tamamının bugün için kavranabileceğini ve gerçek sebebin bulunabileceğini ileri sürmek ölçüsüz bir iddia olur. İlmî gelişmelerve tecrübeler arttıkça dinin emir ve yasaklarındaki hikmet ve gaye daha iyi anlaşılmaktadır. Öte yandan müslüman açısından İslâm’ın emir ve yasakları, doğruluğuna inanılan gerçekler olup iyi müslüman olma bunlara sıkı sıkıya bağlıolmakla mümkün olur. İslâm hukukçularının büyük çoğunluğu domuzun canlı iken de necis olduğu, bu sebeple salyasının, terinin vs. bulaştığı şeyin de necis olduğu görüşündedir. Bu sebeple de ağzını sürdüğü kabın, biri toprakla olmak üzere yedi defa yıkanması gerektiğini söylerler. Mâlikî hukukçular ise canlı olduğu sürece köpek gibi domuzun da necis olmadığı görüşündedir. Bu ihtilâfın pratik sonucu domuzun girip çıktığı veya salyasını bulaştırdığı suyun temizliği ve temizlenmesi konusunda kendini gösterir. İslâm hukukçularının çoğunluğu domuzun derisinin tabaklansa bile kullanılmayacağı, necis olduğu görüşünde iken, Zâ-hirîler, Ebû Yûsuf, İbn Hazm gibi bazı hukukçular tabaklanan domuz derisinin kullanılabileceği görüşündedir.Kaynak: www.diyanet.gov.tr
ELLAHIM Taşlanmışşeytandan
YanıtlaSilSANA
sığınırım YARATMA VE HÜKMETME YETKİSİNİN TEK SAHİBİ OLAN EFENDİMİZ kölesi ve elçisi muhammede şöyle demesini EMRETTİ
qul la ecidu fiy ma uhiye ileyye muharramen alâ tâimin yet'amuhu ille en yekuwne meyteten ew demen mesfuwhen ew lehme xınziyrin feinnehu ricsun wemâ uhille liğayriLLAHİ bihi femenizturra ğayre bâğin welâ âdin feinne
RABBEKE ĞAFUWRUN RAHİYM
deki bana WAHYEDİLENDE yiyen kimseye yiyecek olarak haram kılınmış birşey BULAMIYORUM ancak
leş yahut
akan kan
veyahut
lehme xınziyrdir ki GERÇEKTEN O PİSLİKTİR!
birde ELLAH Tan başkasına saygı için kesilen artık kim zorda kalırsa saldırmasın ve haddi aşmasın hiçşüphesiz senin SAHİBİN Bağışlayan acıyandır DİYEN ELLAH ve elçisi GERÇEKTEN DOĞRU SÖYLER
Dikkat!ELLAHIN kölesi ve elçisi muhammed kendisine WAHYEDİLENDE yiyen kimseye yiyecek olarak! haram edilen bu dört şeyden başka haram
BULUNMADIĞINI söylüyor
o halde kim yiyecek olarak bu dört haramdan başka haram bulunduğunu iddia ederse bu ÂYETİ yalanladığı için kafir olmuştur buna göre domuz köpek hatta lağım faresi dahil tüm hayvanlar en'amdır/ni'mettir vede bütün bitkilerde bütün mantarlarda helaldir ancak dokunanlar vede sarhoşluk verenler sarhoş etmeyecek kadar az tüketilmesi gerekir çünkü bunlarda okunan bu haramlardan olmadığıiçin helaldir haram değil ne demişti ELLAH Rasulu bana WAHYEDİLENDE bunlardan başka haram edilmiş birşey BULAMIYORUM demişti başka haram olduğunu iddia edenler
dikkat!elçi sadace QUR'ÂNDA Demiyor!kendisine WAHYEDİLENDE yiyecek olarak bunlardan başka haram BULUNMADIĞINI söylüyor
şimdi umarım anlamışsınız kesin olarak bunlardan başka haram BULUNMADIĞINI
vede yine dikkat edelim
haram edilen etin
yani lehme xınziyrin PİSLİK olduğunu SÖYLÜYOR
demekki pislik olan YARATICININ KENDİELLERİNİN ESERİ OLAN domuz yada domuz eti değil pislik olan et hiçşüphesiz GÜZEL OLAN HELAL etin sonradan bozulmuş kötü olmuş halidirki gerçekten
o insanı hastanelik edecek kadar zarar veren pis ettir ve bu dört haramdan biridir
ELLAHIM Taşlanmışşeytandan
YanıtlaSilSANA
sığınırım O ki yarattığı HERŞEYİ!GÜZEL YARATTI DİYEN YARATICININ YARATTIĞINI beğenmeyip iğrenç diyenler
BU ÂYETTEKİ HERŞEYİ KELİMESİNİ yalanladıkları için kâfirlerin ta kendisidirler GÜZEL YARATICI KENDİ ELLERİYLE YARATTIĞI YARATTIĞINA pis demez haşa YARATICI çelişkili söz söylemez
ONUN pis DEDİĞİ lehmexinziyr hiçşüphesiz bozulmuşkokuşmuş ettir
lehm et xınziyr yaramaz kötü demek ışte insana yaramayan kötü olmuş ettir pis olan et
onu okunan haramlardan saymayan pis şeyi helal ettiği için kâfir olmuş demektir doğrusu bu çelişkiyi yapan haşa YARATICI DEĞİL ONUN KİTABINI yuklenip yahudiler gibi KİTABA İhanet ederek YARATICININ güzel yarattığı en'amlardan olan domuza xınziyr/yaramaz kötü diyen yahudilerin izinden giden zalim ve cahil kullardandır
EN DOĞRUSUNU KUSURSUZ YARATICININ DEDİĞİ GİBİ bende diyorumki ONUN YARATTIĞI HERŞEY GÜZELDIR
ancak sonradan bozulur pis olurlar şeytanda önce güzeldi ancak sonradan şeytan oldu insanlarda güzeldi ancak sonradan şeytanlaştılar ama aynı şeyi asla hayvanlar için söyleyemeyiz onlar YARATICIYA Asla karşı gelmezler yaratılış amaçlarına uygun olarak bize hizmet ederler ve YARATICIYI bizim anlamadığımız dilde tesbih ederler doğrusu kim pislik yiyen hayvanı kötülerse aslında farkında olmadan onlara pislik yediren YARATICIYI Kötüleyip kâfir oluyor halbuki YARATICI haşa asla yanlış iş yapmaz O pislik yedirsede ONUN HERŞEYE GÜCÜ YETER Nasılki leş ve pislik yiyen toprağı arındırıp bize tertemiz enfes kokulu rızıqlar çıkarıyorsa elbette pislik yedirdiği domuzu köpeği tavşanı iki ayaklı hayvanlarıda arındırıp bize tertemiz et yapmayada GÜCÜ elbette yeter gerçekten dikkat ederseniz pislik yiyen köy tavuğunun lezzeti diğer tavuklardan daha güzel gerçekten köpeğinde domuzunda etinın tadı diğer hayvanlardan daha güzel ışte bunlar bize YARATICININ İŞİNDEKİ HİKMETİ VE SONSUZ GÜCÜNÜ hatırlatıyor
BÜTÜN ÖVGÜLER YARATIĞI HERŞEYİ GÜZEL YARATAN KENDİSİNDE NOKSANLIK BULUNMAYAN HER İŞİNDE HİKMET BULUNAN YARATICIMIZA