10 Ağustos 2016 Çarşamba

Mürşid-i Kâmilller

Mağrurlar ve Mürşid-i Kâmilller Mağrurların çoğunu görürsün, kendi tabiatlarının habis hükümleri ve azgın, şımarık ve haddini aşan nefısleriyle meşgul olurlar. Ve talebeler (hakkı isteyen ve arayanlar) derler ki: Eğer mürşid-i kâmil’i bizler tasdik edecek olsak ve ondan açık (ve onun mürşid-i kâmil olduğuna delâlet eden bir) alâmet görsek; elbette onun tarikatına ilk giren ve onların hakikat eteğine ilk yapışan kişi, biz olurduk!” Onlara de ki: Muhakkak ki güneş, güneştir! Her ne kadar körler onu görmese bile… Bal, baldır. Ağzı acımsı (hastalığına tutulan kişiler) her nekadar balın tadını hissetmeseler bile… “ (Mürşid-i kâmil’in alâmetlerini ve büyüklüğünü görüp kabul etmeye) hazır olan talebe ise, oyalanmaya düşmez. Ömür akçasını zarar ile kaybetmez. Belki bütün zamanlarda kendisi için mümkün olan taâtları işlemek için çokça çalışır. Mümkün mertebe isteme yolunda olur. Zira: Hepsi idrâk edilmeyen bir şeyin hepsi terk edilmez…” Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi (k.s), Rûhu’l-Beyan Tefsîri:8/24-25.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder