11 Ağustos 2016 Perşembe

TAKVÂ NEDİR?

TAKVÂ NEDİR? Ebû Hureyre (r.a.) hazretlerine bir kimse “Takvâ nedir?” diye sordu. Ona “Sen hiç dikenli yolda yürüdün mü?” diye sordu. “Evet” dedi. “Peki, ne yaptın, nasıl yürüdün?” dedi. “Diken görünce ondan sakınarak yürüdüm.” deyince “İşte takvâ budur.” buyurdular. İbn-i Mu’tez “Takva, günahların büyük küçük hepsini terk etmendir.” demiştir. (Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr) HEKİM BEŞİR ÇELEBİ’NİN FİRÂSETİ Fâtih Sultan Mehmed Han devrinde, Konya şehrinde, Beşir Çelebi isimli hâzik ve mâhir bir hekim var idi. Bütün halk ona itimat ederdi. Bir gün atıyla giderken, bir cenâzeye rast geldi. Taşıyanlara: “Bu taşıdığınız kişi diridir” dedi. Hemen atından indi, tabutu açıp içindeki kişiden kan aldı. Bir zamandan sonra adam gözünü açtı, kalkıp oturdu. Beşir Çelebi’ye sordular: “Efendim, onun diri olduğunu nereden bildiniz?” Beşir Çelebi: “Taşıyanların hâlinden bildim. Zîrâ ölü gâyet ağır olur, diri ise hafif olur” dedi. Gazi Sultan Mehmed Han (Fâtih), Edirne’de tahta yeni çıkmışlardı. Gâyet âlim ve kâmil padişah idi. Âlimleri çok sever, her nerede bir âlim ve hüner sâhibi fâzıl kimse işitse hemen onu memleketine getirmek isterdi. Meclisinde Beşir Çelebi’den bahis olununca sultan hemen Karaman oğlu İbrahim Bey’e mektup gönderdi, hekîmi huzûruna getirtti. Beşir Çelebi Edirne’de, eski sarayda padişah hazretleriyle görüştü. Hayli müddet maiyetinde bulundu. Padişah, onun sohbetinden çok memnûn oldu. Onu has adamları arasına aldı. (Menâkıb-i Medîne-i Edirne)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder